Yayınlanma tarihi: 31.08.2021 06:03
Nesnelerin interneti yani Internet of Things, kısaca IoT. Son zamanlarda eşyalarımıza bir haller oluyor. Düğmesine bastığımızda çalışan cihazların yerini ne zaman çalışacağını, ne yapması gerektiğini bilen, diğer nesneler ile bağlantı kurabilen akıllı makineler alıyor.
Sinan Cem Çamözü
Nesnelerin interneti hayatımıza girerken bir kelimeyi çok sık duymaya başlamıştık; Smart. Akıllı şehirler, akıllı binalar, akıllı evler derken, her gün bir yenisi ile tanıştığımız akıllı cihazlar da girdi hayatımıza. Eksikleri markete sipariş veren buzdolabı mı istersiniz, evinizden kilometre uzaklardayken açıp kapatabildiğiniz bir klima mı? Hepsi olabilir… Öyle ya çay demlendiğinde cep telefonunuza bildirim gönderen çaydanlık ya da hava durumuna bakarak evden çıkmadan yağmurluk giymenizi söyleyen dijital asistan fikri bizi şaşırtmıyor artık. Bunların şu anda bir yerlerde yapıldığını, hatta daha fazlasının en kısa zamanda yapılabileceğini biliyoruz.
Çünkü “Internet of Things (IoT)” diye bir teknoloji var. “Şeylerin interneti” ya da Türkçesi ile; “Nesnelerin interneti’ denilen bu teknoloji sayesinde, cihazların çeşitli protokoller çerçevesinde birbirleri ile haberleşmesini ve birbirine bağlanarak, bilgi paylaşmasını sağlayan akıllı bir ağ oluşturulmuş durumda. Yani artık nesneler, internet sayesinde diğer nesnelerle bağlantı kurup bilgi alışverişinde bulunabiliyor. Daha düne kadar ancak düğmesine bastığımızda çalışan makineler bugün nerede, ne zaman, nasıl çalışması gerektiğini biliyor, her gün yeni şeyler öğreniyor ve gelişmeye devam ediyor.
MİLYARLARCA CİHAZ BİRBİRİNE BAĞLANIYOR
Günümüzde akıllı şehir ve ev konseptinde, sağlık hizmetlerinde, tarım, güvenlik, enerji yönetimi, lojistik gibi birçok alanda kullanılmaya başlanan bu teknolojinin, dijital dönüşümün günlük yaşam ve üretim alanında yaşanan en büyük teknolojik atılımlarından biri olduğunu söylemek mümkün. Bu teknolojinin 2020 yılında yaratacağı pazarın 1.7 trilyon olacağı öngörülerken, bu rakamın 2025 yılında ise 4 ile 11 trilyon aralığında bir yerlere ulaşacağı tahminleri yapılıyor. Çünkü bu pazar katlanarak büyüyor. HP verilerine göre; 2010 yılında 5 milyar bağlı cihaz vardı, yalnızca üç yıl sonra, 2013’te bu rakam neredeyse iki katına, 9 milyara çıktı. Analiz şirketi Gartner’e göre de bağlı cihazların sayısı 2020 yılında 26 milyara ulaşacak. Yani bileklikten şapkaya, kahve makinesinden lambaya, bisikletten otomobile kadar kadar aklınıza gelen her şey akıllanacak ve anlık veri paylaşımı yapabilecek. Bunun anlamı: sizinle birlikte yaşayan nesnelerin, ne zaman ne isteyeceğinizi bilerek harekete geçen eşyaların sayısı arttıkça yaşam şeklimiz de ona göre şekillenecek.
Sözün özü; nesnelerin internetinin ucu bucağı yok, bu teknolojiye yapılan yatırımlar sayesinde lojistik, üretim, servis ve tedarik problemleri çözülürken müşteri memnuniyetinin en üst seviyeye çıkarılması için milyarlarca dolar yatırım yapılıyor.
Bu uçsuz bucaksız yeni dünyanın temelinde ise üç ana teknoloji yatıyor. Bunlardan birincisi; bağlı ve akıllı sensör sistemleri. İkincisi; sık sık duyar olduğumuz big data yani anlık ve büyük veri analiz teknolojileri. Üçüncüsü de, bulut tabanlı ölçeklenebilir altyapı mimarisi.
Tabii bütün bu gelişmeler beraberinde birçok soruyu da getiriyor. Öyle ya nesnelerin interneti dünyayı algılamamızı nasıl etkileyecek? Akıllanan nesneler hayatımızı kolaylaştırırken biz nasıl insanlara dönüşeceğiz? Black Mirror’da izlediğimiz hayatları mı yaşacağız?
BU AKILLI HAYATIN BİR BEDELİ VAR MI?
Nesnelerin interneti sayesinde enerjiden, zamandan, paradan tasarruf edeceğiz ve hayat kalitemiz iyileşecek, konfor ortamlarımız artacak. Düşünsenize işten çıktınız, akıllı otomobiliniz sizi güvenli bir sürüş deneyimi ile evinize ulaştırıyor, akıllı kilit sisteminiz sizi gözünüzden tanırken, binanızın akıllı asansörü düğmesine basmadan sizi gideceğiniz kata çıkarıyor. Evinize adım attığınızda akıllı perdeleriniz kapanıyor, akıllı lambanız tam da istediğiniz renkle parlamaya başlıyor. Akıllı termostatınız siz gelmeden evin ısısını ayarlamış bile. Evdeki akıllı asistanınız sevdiğiniz parça ile sizi karşılarken, kahve makinenize seslenip, yorgunluk kahvenizi hazırlatıyorsunuz. Bunlar işin güzel tarafları. Peki bunların karşılığında ne ödeyeceğiz? Başımıza neler gelecek? Mesela güvenlik… Kötü niyetli bir bilgisayar korsanının hacklediği kahve makinemiz yüzünden, bağlı cihazlardaki bütün verilerimize ulaşılması mümkün olabilir mi? Davranışlarımızı takip eden, kendi kendine çalışan ve birbirleri ile konuşan makineler mahremiyetimizi tehlikeye atabilir mi?
Elbette bu teknolojinin gelişmesi için çalışanlar, bütün bu soruların yanıtlarını da arıyordur. Öyle olduğunu umarak, bardağa dolu tarafından bakmak; kendi hayatlarımızı değiştirmesek bile gelecek nesillerin yaşam biçimine adapte olmak yapılacak en iyi iş gibi görünüyor…
EĞİTİMDEN SAĞLIĞA HER ALANDA
Nesnelerin interneti sadece kişisel yaşantılarımızı değil, endrüstrinin de geleceğini şekillendiriyor. Bugün perakendeden sanayiye, eğitimden sağlığa bütün alanlarda nesnelerin interneti teknolojisine büyük yatırımlar yapılıyor. Neler mi yapılıyor? İşte bazı örnekler:
Nesnelerin interneti teknoloji endüstride; operasyonel giderlerin minimize edilmesi, üretkenliğin arttırılması ve yeni ürünlerin hayata geçirilmesi anlamına geliyor. Bu teknoloji sayesinde, havayolu şirketleri daha güvenli uçuş deneyimleri sunarken, uçak içerisindeki bir parçaya ne zaman bakım yapılması ya da değişmesi gerektiğini tespit eden uygulamalar ile bakım onarım masraflarını düşürmeye çalışıyor.
Sağlık sektörü, giyilebilir IoT cihazlarından elde edecekleri veriler ile kronik hastaların sağlık durumlarını anlık olarak uzaktan izlemek ve olası bir rahatsızlık durumunda müdahale edebilecek, bazı hastalıkları doktora görünmeden teşhis edip ve reçetesini yazabilecek sistemler üzerinde çalışıyor.
Tarım sektöründekiler IoT sensörlerinden gelen toprak bilgileri ile hava durumu tahminlerini birleştirip ona göre sulama programı yapabilecek cihazlar geliştiriyor.
Perakende sektörü cihazlarını rafta kaç yumurta kaldığından, stokta tükenen oyuncağa kadar her türlü ürün bilgisini bildirmeye kadar birbirine entegre etmeye çalışıyor.
Çünkü “Internet of Things (IoT)” diye bir teknoloji var. “Şeylerin interneti” ya da Türkçesi ile; “Nesnelerin interneti’ denilen bu teknoloji sayesinde, cihazların çeşitli protokoller çerçevesinde birbirleri ile haberleşmesini ve birbirine bağlanarak, bilgi paylaşmasını sağlayan akıllı bir ağ oluşturulmuş durumda. Yani artık nesneler, internet sayesinde diğer nesnelerle bağlantı kurup bilgi alışverişinde bulunabiliyor. Daha düne kadar ancak düğmesine bastığımızda çalışan makineler bugün nerede, ne zaman, nasıl çalışması gerektiğini biliyor, her gün yeni şeyler öğreniyor ve gelişmeye devam ediyor.
MİLYARLARCA CİHAZ BİRBİRİNE BAĞLANIYOR
Günümüzde akıllı şehir ve ev konseptinde, sağlık hizmetlerinde, tarım, güvenlik, enerji yönetimi, lojistik gibi birçok alanda kullanılmaya başlanan bu teknolojinin, dijital dönüşümün günlük yaşam ve üretim alanında yaşanan en büyük teknolojik atılımlarından biri olduğunu söylemek mümkün. Bu teknolojinin 2020 yılında yaratacağı pazarın 1.7 trilyon olacağı öngörülerken, bu rakamın 2025 yılında ise 4 ile 11 trilyon aralığında bir yerlere ulaşacağı tahminleri yapılıyor. Çünkü bu pazar katlanarak büyüyor. HP verilerine göre; 2010 yılında 5 milyar bağlı cihaz vardı, yalnızca üç yıl sonra, 2013’te bu rakam neredeyse iki katına, 9 milyara çıktı. Analiz şirketi Gartner’e göre de bağlı cihazların sayısı 2020 yılında 26 milyara ulaşacak. Yani bileklikten şapkaya, kahve makinesinden lambaya, bisikletten otomobile kadar kadar aklınıza gelen her şey akıllanacak ve anlık veri paylaşımı yapabilecek. Bunun anlamı: sizinle birlikte yaşayan nesnelerin, ne zaman ne isteyeceğinizi bilerek harekete geçen eşyaların sayısı arttıkça yaşam şeklimiz de ona göre şekillenecek.
Sözün özü; nesnelerin internetinin ucu bucağı yok, bu teknolojiye yapılan yatırımlar sayesinde lojistik, üretim, servis ve tedarik problemleri çözülürken müşteri memnuniyetinin en üst seviyeye çıkarılması için milyarlarca dolar yatırım yapılıyor.
Bu uçsuz bucaksız yeni dünyanın temelinde ise üç ana teknoloji yatıyor. Bunlardan birincisi; bağlı ve akıllı sensör sistemleri. İkincisi; sık sık duyar olduğumuz big data yani anlık ve büyük veri analiz teknolojileri. Üçüncüsü de, bulut tabanlı ölçeklenebilir altyapı mimarisi.
Tabii bütün bu gelişmeler beraberinde birçok soruyu da getiriyor. Öyle ya nesnelerin interneti dünyayı algılamamızı nasıl etkileyecek? Akıllanan nesneler hayatımızı kolaylaştırırken biz nasıl insanlara dönüşeceğiz? Black Mirror’da izlediğimiz hayatları mı yaşacağız?
BU AKILLI HAYATIN BİR BEDELİ VAR MI?
Nesnelerin interneti sayesinde enerjiden, zamandan, paradan tasarruf edeceğiz ve hayat kalitemiz iyileşecek, konfor ortamlarımız artacak. Düşünsenize işten çıktınız, akıllı otomobiliniz sizi güvenli bir sürüş deneyimi ile evinize ulaştırıyor, akıllı kilit sisteminiz sizi gözünüzden tanırken, binanızın akıllı asansörü düğmesine basmadan sizi gideceğiniz kata çıkarıyor. Evinize adım attığınızda akıllı perdeleriniz kapanıyor, akıllı lambanız tam da istediğiniz renkle parlamaya başlıyor. Akıllı termostatınız siz gelmeden evin ısısını ayarlamış bile. Evdeki akıllı asistanınız sevdiğiniz parça ile sizi karşılarken, kahve makinenize seslenip, yorgunluk kahvenizi hazırlatıyorsunuz. Bunlar işin güzel tarafları. Peki bunların karşılığında ne ödeyeceğiz? Başımıza neler gelecek? Mesela güvenlik… Kötü niyetli bir bilgisayar korsanının hacklediği kahve makinemiz yüzünden, bağlı cihazlardaki bütün verilerimize ulaşılması mümkün olabilir mi? Davranışlarımızı takip eden, kendi kendine çalışan ve birbirleri ile konuşan makineler mahremiyetimizi tehlikeye atabilir mi?
Elbette bu teknolojinin gelişmesi için çalışanlar, bütün bu soruların yanıtlarını da arıyordur. Öyle olduğunu umarak, bardağa dolu tarafından bakmak; kendi hayatlarımızı değiştirmesek bile gelecek nesillerin yaşam biçimine adapte olmak yapılacak en iyi iş gibi görünüyor…
EĞİTİMDEN SAĞLIĞA HER ALANDA
Nesnelerin interneti sadece kişisel yaşantılarımızı değil, endrüstrinin de geleceğini şekillendiriyor. Bugün perakendeden sanayiye, eğitimden sağlığa bütün alanlarda nesnelerin interneti teknolojisine büyük yatırımlar yapılıyor. Neler mi yapılıyor? İşte bazı örnekler:
Nesnelerin interneti teknoloji endüstride; operasyonel giderlerin minimize edilmesi, üretkenliğin arttırılması ve yeni ürünlerin hayata geçirilmesi anlamına geliyor. Bu teknoloji sayesinde, havayolu şirketleri daha güvenli uçuş deneyimleri sunarken, uçak içerisindeki bir parçaya ne zaman bakım yapılması ya da değişmesi gerektiğini tespit eden uygulamalar ile bakım onarım masraflarını düşürmeye çalışıyor.
Sağlık sektörü, giyilebilir IoT cihazlarından elde edecekleri veriler ile kronik hastaların sağlık durumlarını anlık olarak uzaktan izlemek ve olası bir rahatsızlık durumunda müdahale edebilecek, bazı hastalıkları doktora görünmeden teşhis edip ve reçetesini yazabilecek sistemler üzerinde çalışıyor.
Tarım sektöründekiler IoT sensörlerinden gelen toprak bilgileri ile hava durumu tahminlerini birleştirip ona göre sulama programı yapabilecek cihazlar geliştiriyor.
Perakende sektörü cihazlarını rafta kaç yumurta kaldığından, stokta tükenen oyuncağa kadar her türlü ürün bilgisini bildirmeye kadar birbirine entegre etmeye çalışıyor.